Daha önce şurada ve şurada yayınladığım Oksijen Çadırlarının yeni bölümleri hazırlanmıştır arkadaşlar.İlk Bölümü 6,İkinci bölümü 15 defa indirilmesine rağmen henüz yorum yapılmadı.İnsan en azından "Gayet güzel olmuş" ya da "Şunları da eklesen daha iyi olurdu" gibi düşünceler hiç gelmedi.Ama ben bunlara rağmen 1 saat 15 dakika emek verdiğim 3. ve 4. bölümleri sizler için hazırladım.(ÖSS'ye hazırlandığım için vakit benim için çok önemli onun için vaktini yazdım)Eğer beğenirseniz ki ben inanıyorum beğendiğinize devamı da gelir Allah'ın izniyle...Hele siz bir indirip bakın sonra da yorumları yazarsınız inşallah.3. ve 4. Bölümleri resimlerin üzerlerine tıklayarak indirebilirsiniz.Yorumları bekliyorum Arkadaşlar :)

Daha önce şurada Henster arkadaşımın blogunda gördüğüm videoyu çok beğenmiştim.Daha sonra bu şarkıyı söyleyenleri merak ettim ve ben ararken o bana geldi:P Gazete de geçen bu röportajı buraya aktarıyorum.Röportaj soru-cevap şeklinde gayet güzel geçmiş.İşte Öykü&Berk'in ağzından Fellah Mengu!
Aslında Flamenko İspanyolların değil, bu toprakların müziğiymiş. Arapçanın ölümsüz çiftçi anlamına gelen ‘fellah mengu’su Flamenko olmuş. Öykü ve Berk Gürman kardeşler, bizim türküleri, bizim Flamenko tarzında yorumluyor.
Son yıllarda rock ve pop tarzında dinlediğimiz ata yadigârı türküler, Öykü ve Berk Gürman kardeşler sayesinde Flâmenko yorumuyla da icra edilmeye başlandı. ‘Ole’ nidaları, el çırpmalar ve gitar eşliğinde söylenen türküyü insanlar çok beğendi ve hemen herkes onlardan bahseder oldu. Bu yorumun nasıl ortaya çıktığını ve Youtube’la başlayan Gürman fırtınasını kendilerine sorduk ve hikayelerini onlardan dinledik.
Türkünün Flâmenko yorumu fikri nasıl ortaya çıktı ve neden bu tarz bu kadar çok sevildi?
Biz çocukluk yıllarımızdan bu yana Flâmenko’yla ilgiliydik. Üstelik bu garip gelebilir ama türkü nasıl bizdense Flâmenko’da bizden. Hatta Flâmenko kelimesi Arapça; Fellah ve Mengu (’Ölümsüz çiftçi’ anlamına geliyor.) sözcüklerinden oluşuyor. Flâmenko’nun temel kalıpları Endülüs Emevîleri döneminde oturuyor. Yani İspanya’dan buraya gelen bir müzik türü değil, buradan oraya giden bir tarz. Alışılmışın dışında bir tür olsa da, bu kadar çok sevilmesinin nedeni kültürel kodlarımızda bulunması. Bizim kültürümüzü tanımıyorlar, biz ki çocukluktan beri sabah ezanını sâbâ makamında duymuşuz. Beşikte başlıyor bizim hikâyemiz. Sâbâ ya da hicaz makamında şarkı söylediğimizde İspanyol şarkıcılar da çok şaşırıyorlar. Nasıl oluyor da bu kadar yakın olabiliyor diye düşünüyorlar.
Münir Nurettin Selçuk’un ‘Endülüs’te Raks’ bestesi de Flâmenko ezgileri taşıyordu…
Evet, ancak onda gitar bizdeki kadar bariz değildi. En azından bu müziği ilk kez Türkçe yapan ikizler biziz. (Gülüyorlar.)
Youtube’da yüz binlerce kez tıklandınız. Bu ilgiyi bekliyor muydunuz?
Açıkçası şaşırtmadı. Biz nasıl olsa bir gün yaptıklarımızla ortaya çıkacak ve insanların beğenisini toplayacaktık. Herkes iyiyle kötünün farkını anlayacak kadar zeki bu ülkede. Müzikte kaliteli bir şey yapıldığında insanlar bal gibi dinliyor. Ama bir şey ortaya koyamayanlar kendi seviyesizliklerini halka mal ediyor, ‘Halk bunu böyle istiyor.’ diyerek.
‘Evlerinin önü boyalı direk’in sözleri aslında çok ağır. Ama sizin yorumunuzda bu türkünün çok neşeli bir havası varmış izlenimi uyanıyor…
Flâmenko içinde ironi barındıran bir müziktir. İçinde türlü göndermeler, ikili anlamlar barınabilir. Yahut da keyifle bir şeyi anlatırken Aynı kelimeyi kullanıp iki anlam çıkarmak, ya da anlamı çok hüzünlü olan bir cümleyi neşeli bir müzikle vermek hayata karşı müziğin tavrını belirler.
Bu tarz bir müzik yapsa çok başarılı olur dediğiniz, gırtlağı ve kumaşı buna uygun birileri var mı Türkiye’de?
Olmaz mı hiç. Bu müzik bizdeki arabesk gibidir. Orada oluşmaya başladığı dönemde operalarda seslendirilen bir müzik değildi bu. Manasından da anlaşılacağı gibi, tarladaki adamın müziğiydi. Biz, Müslüm Gürses’i, Kibariye’yi, İbrahim Tatlıses’i çok Flâmenko buluruz. Çok da severek dinleriz onları. Zaten bizim Urfa’yla, İspanya’nın Sevilla bölgesi nerdeyse aynı enlem üzerinde. (Gülüyorlar)
İleride bu sevdiğiniz sanatçılarla ortak bir proje düşünüyor musunuz?
Kesinlikle. Hatta bu dev isimlerle projeler gerçekleştireceğimizden de eminiz diyebiliriz. Bize o kadar aşina ki onların tarzı, çok güzel şeyler çıkacaktır. Mesela Kibariye’yi dinlerken Buleira’yı nasıl söyler diye hayal edebiliyoruz. Kadının içinde var. Aklımızda birçok proje var. Böyle bir projeyle çıkmak yerine önce kendimizi anlatmayı tercih ettik. Bundan sonra, biraz iddialı gibi gelebilir ama biz kendimizden emin olduğumuz için rahatlıkla söylüyoruz; istese de bizimle bir şeyler yapamayacak olanlar var, istemese de bizimle bir projeye imza atacak olanlar var. Bu bahsettiğimiz isimlerle ortak bir tavrımız var. Aranjör bir arkadaşımız Kibariye’nin stüdyoya girip okuduktan sonra çıkıp gittiğini söylemişti. Biz de mekanikleştirmeden, üzerinde oynamadan müziğin icra edilmesinden tarafız.
Bu kadar iddialı görünmenize rağmen albümün ismi ‘Kısmet’…
Bizim önümüzde binlerce seçenekten 10 tanesini albüme koyduk. On tane kelimemiz vardı da ortaya bu albüm çıkmadı. “Biz üzerimize düşeni yaparız, gerisi bizim için takdir edilenlerdir.” diye düşünüyoruz. Allah’ın uygun gördüğü şekil bu. O yüzden de albümün adı Evlerinin önü boyalı direk değil, ‘Kısmet.’
İnternette fanlarınız var ve sizin Euorvision’a katılmanızı istiyorlar. Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
Bizim müziğimizin dışa açılamamış olması genellikle tek sesli olmasına bağlanır. Birileri bir şeyler yapmadığı takdirde de tanınmasını beklemek yanlış. Eurovision’a katılırken İngilizce şarkılarla değil, kendi müziğimizle katılmamak da çok büyük bir hata. Kim temsil ederse etsin varsın sonuncu olsun ama bizi iyi temsil etsin. Bizim beklentimiz bu. Biz onların müziğini yapıyoruz ve orada Türkiye adıyla bulunuyoruz. Bu çok anlamsız. Saba makamında ezan hicaz makamında ninni dinleyen bir toplum nasıl olur da müziğini bu kadar yansıtmaktan aciz kalır; anlaşılır gibi değil. Ancak biz de Eurovision’a katılmak isteriz. İnsanlar bizi bu konuda destekliyor. Biz de desteklerinin devam etmesini istiyoruz. Biz bu işi hakkıyla yerine getirebiliriz.
Bu çok beğenilen türkü yorumunuzdan sonra insanların sizden türkü duymak gibi bir beklentiye girmesi olası gibi görünüyor…
Sanatçı, insanların istediğini değil, kendi istediğini insanların beğenisine sunan kişidir. Siz yaptığınız işten eminseniz insanlar da sever. Biz de iyi bir şey yaptığımızı düşünüyoruz. Ayrıca albümde bir Azeri türküsü olan ‘Akşam Mahnısı’, anonim bir türkü olan ‘Hastane önü incir ağacı’ ve bir Karadeniz türküsü olan ‘Doldurdum Martinimi’ bulunuyor. Kendimize ait altı tane de besteye yer verdik. O kadar da olsun artık.
Tekrardan herkese merhaba arkadaşlar.Buraya konu eklemeyi özlemişim :) Nadir olarak konu açtığım blogumda sevdiğim güzel mp3'leri ekleyeceğim.Bu Mp3'ler bana göre nesnel bir nitelik taşıyor,yani herkesin sevebileceği Mp3'leri seçerek koyuyorum :P
Listemiz şöyle arkadaşlar:
1-)Aslı Güngör&Ferhat Göçer "Kalp kalbe karşıdır"(şu sıralar çok beğeniyorum)
2-)Murat Soydemir "Ben o eski ben değilim"(Bunuda çok seviyorum)
3-)Öykü&Berk "Evlerinin önü boyalı direk"(60 kere dinlemişimdir :P)
4-)Gökhan Türkmen "Büyük İnsan" (Bu da gerçekten çok güzel+ parantez(Bu sanatçıya değer verilmeli diye düşünüyorum)
5-)Gökçe Kırgız&Emre Altınel "Kalbime gömerim o zaman"(Buda müthiş)
6-)İzel "Ah yandım ben Allah'ım" (Bu şarkı insanı gerçekten duygulandırıyor)